Salkım saçak bir akşam. Saat yarımı aştı. Günlerim gecelerime
aşık, gecelerimin yarası ağır, gündüzlerime değdi geçmişim... Ne nağmeler
dinlettim kendime, çatallandı sesim, kısıldı, titredi... Konuşamasam da,
kusamasam da içimdeki kelimeleri, yazdım... Oysa ne bir eksik kaldım kendimden,
ne bir eksik vardı... Belki temiz değildi kağıdım, yırtılmış kenarlarıyla
bekliyor ve ben bakıyordum ona, yıpranmış kelamlarımla buluşturdum. Yıllanmış
sakallarımdaydı beyaz, tıpkı kararmış kağıdımın köşesine sinmişçesine parıldadı
köşesinden. Gecenin karanlığında parlayan bir yıldız tanesi gibi. Karşıdan ne
kadar da küçük görünse aslında bir devdi, içine dünyaları sığdıran, yüreğinde
dizeleri gizlemiş bir dev...
14 Nisan 2017 Cuma
5 Nisan 2017 Çarşamba
Sahi Sabır Yaşım kaçtı?
Uzunca zamandır boşum kendime. Kafami gömdüğüm boşluklara gömüldüm. Bir rüzgarında kayboldum, bir dizlerimi dövdüm, dövündüm...
Zarara uğramış zararsız, zararın neresinde bıraktımsa orasındayım günün. Hatrı kalmış, kulaklarıma sızmış kırk yalanı aştı dünüm.
En cahiliydim kendimin, tanımadım daha kendimi. Kapı, kapanınca sessizleşir her filim, kim bilir dert bilmeyenin derdini...
Tarifi yok güzlerimin,
Tarif edilesi değil,
Dalgın geçtiğim yol getirdi buraya
Dargın umutlarım darda...
Zarara uğramış zararsız, zararın neresinde bıraktımsa orasındayım günün. Hatrı kalmış, kulaklarıma sızmış kırk yalanı aştı dünüm.
En cahiliydim kendimin, tanımadım daha kendimi. Kapı, kapanınca sessizleşir her filim, kim bilir dert bilmeyenin derdini...
Tarifi yok güzlerimin,
Tarif edilesi değil,
Dalgın geçtiğim yol getirdi buraya
Dargın umutlarım darda...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)